Salı, Haziran 12, 2007

Üstün Dökmen, Ladesçi, 7.999 YTL!

Son zamanlarda pek kitap ile ilgili birşey yazmadım değil mi? Acaba neden, kitap okumadığımdan mı? Yoksa okumaktan yazmaya vakit bulamamaktan mı? Bu yazı bu arayı bitiren ve böyle olmasının nedenini de belirtecek...

Son günlerde ne zaman kitap okumaya kalksam elimdeki kitaplar sıkıcı geliyor. Birkaç sayfa veya birkaç bölüm okuyup başka bir kitap arıyorum. Bunun nedeni çok keyifsiz, çok mutsuz olmam değil. Kafamı kitap okuyacak kadar toplayamadığımı düşünüyorsanız, yine yanılıyorsunuz... Bunun nedeni TRT'de programlarını(Küçük Şeyler) görmüş olabileceğiniz Üstün Dökmen'in Ladesçi kitabını okumuş olmam... Bu kitaptan sonra diğer kitaplar bir şekilde havada, eksik kalıyorlar gözümde çabuk sıkılıyorum... Şimdi'de Ali'nin hediyesi olan Tübitak yayınlarından Yerküre kitabını okuyorum... Bu dünyada yaşayan herkese tavsiye olunur...

Kitaptan bahsetmeye devam edersem, Ladesçi 2 gün içersinde tarafımdan okundu ve bitti. Bunu yapmak çok zor değil elbette, ama gerçekten kendisini okutan, sıkmayan bir kitap. Hayatla ve kendiyle en ufak konuşmasından en büyük hedefine kadar lades oynayan bir arkadaşımız kendisini sorgularken aslında etrafındaki insanların daha fazla lades oynadığını farkediyor. Bunun üzerine düşünceleri, hedefleri değişiyor gelişiyor doğru yolunu buluyor.

Bu kitapta ilgimi çeken bir yön de aklıma babamın söylediği ''Doğru Yalan söyle!'' lafı geliyor... İlk başta çok saçma ve gülünç gelse de, ''Bir yalan söylerken etrafındakileri kandırmak-inandırmak çok kolay olabilir, ama eğer sen inanmazsan bu seni mutsuz eder. Yaptığın yalanda olsa doğrusunun bu olduğuna inanman gerek...'' gibi bir anlam çıkartıyordum bu sözden :).

Bunun yanında yazarı Üstün Dökmen'in akademik kişiliğinin getirisiyle birlikte çok güzel, insanın aklının bir köşesine yazması gereken öğütleri de sıralıyor... Tavsiyem 7.9999 YTL(bu fiyatda bir lades, bununla ilgili ayrıntılı bilgi kitapta ve arka kapağında...) olan kitabı bir yerden edinip okumanız. Lütfen, her kim olursanız olun, bunu samimi olarak göz önünde bulundurun...

Kitaptan alıntıladığım ve aklımın köşesine yazacaklarım ise alttakiler gibi...
  • Bir cetvel verin elime, daha önce eğrilik değmemiş olsun yüreğine, düşlerine...
  • Gelişmemiş ve geri kalmış bölgelerde ''gelişmekte olan'' denmesi nezaket icabıdır, belki de kandırmacanın kibar bir türüdür, belki de gerçekçi bir ifadedir...[Burada hangisi size daha doğru geliyor... Bir cümledeki kararsızlık gibi gözüken yan ile kendinizi keşfetmeye başlayabilirsiniz... Ne kadar alışmışız ladesçiliğe(kandırmaca).]
  • ''İstanbul denen 2 uzun köprü, denizi desen pislikten köpürdü...'' [Yok bunun ladesle alakası yok... İstanbul hakkındaki bu ilginç yargıyı not ediyorum... Çünkü haksız diyemesemde, haksız diyebileceğimiz zamanlar yakında... umuyorum :)]
  • İşte en önemlisi ''Aslında bütün çocuklar zengindir. Doğaldır, dürüsttürler, dünyaya göz bebeklerinin hakkını vererek, renkli renkli, zengin zengin bakarlar. Sonra doğallıklarını ve zenginliklerini ana-babalarına, öğretmenlerine, müfredatlara, komşu teyzelere ... ödünç vermeye başlarlar ve giderek fakirleşirler. Dikdörtgen olur dünyaları, yalnızca parayı görürler!'' [Ben bunu özellikle çok sevdim... Gönüllülükle iş yaptığıyla övünen insanlar çıkmaya başladı çevremizde, gönülsüz yaptıklarından utanacaklarına! Kendisi için yapılanlara kendisi için başkaldıran utanmazlar ve apaçık ladesçiler... Gittikçe şaşırıyorum bu işe, ve bu utanmazlıklarına... umarım onlarda okurlar bu yazıları...] [Bir arkadaşım yiğenim Derya'nın gözlerinin benim gibi baktığını söylemişti, bu sözü belki o unuttu ama ben hatırlıyorum. Neden unutamadım ki abartılacak birşey yok diyordum, ancak bu sözü okuyunca, bilinçli yada bilinçsiz beni ne kadar mutlu ettiğini bildirmem gerek diye düşünmeye başladım.]
  • Sevdiklerimizi sevdiğimizi aklımızda tutmak, bazen ladesli olduğumuzu aklımızda tutmaktan daha zordur[Syf.23... Bu sözü söylediği yere özellikle bakmak, bu sözü söylediği koşulu iyice görmek, ne demek istediğini anlamak gerek... Kısa bir yorum yapıp geçemeyeceğim :).]
  • Bazı insanlar vardır az konuşarak kapatırlar kendilerini dış dünyaya, bazıları da çok konuşarak... [Ne mutlu ki ben hiçbiri olmadığımı düşünüyorum pekiii, siz hangisi olduğunuzu düşünüyorsunuz?]
  • Hissettiklerini değil, düşüncelerini anlatırdı...[Yanlış!!! yazmışım bunun yanına... hala da öyle düşünüyorum :).Önce hissettikleri daha sonra düşündükleri gelmeli insanın aklına... yoksa güvensizlik, iletişimsizlik çıkar!]
  • Evlilik doğaya aykırıdır, doğal değildir. Bak hayvanlara; hayvanlar evlenmezler, birlikte olurlar yalnızca... [Dişçimizin ladesi...] -Cvp: İyi de abi, hayvanlar dişçiye de gitmiyorlar, dişçilikte mi doğaya aykırı?[Volkan'ı hatırlattı nedense :)]
  • Dünyada bütün ülkelerde birer milli savunma bakanlığı var bir tane milli saldırma bakanlığı yok! Bu hesaba göre hiç savaş olmamalı...
  • '' Kebap kokusunu duydum geldim buraya, duydum ki eşşek dağlıyorlarmış...'' [son zamanlarda bisiklet ile ilgili nedense bu hisse kapıldım... 2 ileri bir geri ilerliyoruz, haydi hayırlısı :). Bu arada bu söz ile ilgili şöyle bir ekleme de yapmak gerek... Dağlanan eşşeğin kim olduğu? Yoksa farkında olmadan başlamışlar mı kuyruğunuzdan?]
  • Dünyanın haddini ve amacını aşmayan insanlara ihtiyacı vardır.[Ne? ne bakıyorsun? Ne dememi bekliyorsun yahu? yalan mı? :)]
  • Nasıl ki parmağındaki yüzüğünü satan herkes ben sarrafım dememeli, eski kitap satan herkeste kendini sahaf bellememeli! [Bisiklete binen herkesin bisikletçi olmadığı gibi, dağcılık, yazarlık, fotografçılık, organizatörlük vb. ilgi alanlarıyla ilgili insanlar buradan çok güzel öğütler çıkarabilir...]
  • Tencerenin büyüklüğü önemli değildir, her konuk kendini midesi büyüklüğünde doğurur... [Dünya ne kadar güzel olursa olsun, hayat ne kadar uzun olursa olsun ''doymak istediklerine'' doyarsın da denebilir... Yani benzer olan ''karşıdakinin anladığı kadar anlatabilirsin'' kibiriyle alakası yok, karışmasın!]
  • Mukadder Yakupoglu -'Varoluş, Ahlak ve Ölüm' bireysel ahlakın üstünlüğünü anlatıyor.
  • Zıddı olmayan sıfatın kendiside yoktur. [İşin garip tarafı bu beni çok korkutuyor; ''henüz zıddını bilmediğim duygular yoksa yalan mı?'' demeden edemiyorum :(. Ama zıddını bilmek te istemiyorum orasıda başka bir mesele :) ]
  • Ortamı mazeret olarak gösteren, mazereti arkadaş edinir istemeden... [tam benim işte... kurtulacağım, kurtuluyorum yavaştan bundan... :)]
  • Dürüstlükle insan arasındaki en büyük engel insanın kendisidir... [Bu yazıdan sonra blogda daha sık görülmesi gerken bir yere koymayı düşündüm bu yazıyı... çok güzel geldi bana :)]
  • ''Sizler çoksunuz, ama az çıktı sesiniz. Aslında siz yoktunuz. Sorumlusunuz ama yoktunuz!''
  • Efendiler, Türkçe elden gidiyor sessizce. Bütün tabelalarda dil tutarlı ve İNGİLİZCE! İster cevap de ister yanıt! Dili tutarlılık kurtarmaz, sevmek kurtarır bence! [Bu sözü söyleyen adamında eli öpülür bence!]
  • ''Dürüstler uzak kaldıkça yönetimden, üçkağıtçılar ayrılmaz yerinden!'' Bu ülkedeki politika için birilerine uyarı, üzerine vazife alan dürüstler olur umarım!
  • Kendilerini gölgesi olmayan bir karagözün güneşi sanırlar.[***]
  • Yalnızca zayıflar adalet ister(Aristo).[Güçlüysen istediğin adalet yada aksi, sağlarsın...]
  • Bir çok önemli daha... çocuk ile ilgili uyarıdan sonra bir yetişkine öğüt! '' Bu dünyada kendi olmadan birşeyler olmaya, kendi olmadan birileriyle birlikte olmaya çabalayan çok insan var. Dürüst olmak gibi kendi olmak da kıymetli ve ender birşey galiba...[galiba derken? şüphe niye?]
  • Bu dünyada gerçekten senin olan duyguların ve düşüncelerindir; dışarıdakiler düşünürsen zihnindedir...[Senin olmak istiyorum sözüne bir yorum mu yoksa? Eğer öyleyse gerçekten Üstün bir söz olmuş! :)]
  • Belkide insanlar hak ettikleri rolleri almamalılar, aldıkları rolleri hak etmeye çalışmalılar... Çok beğendiğim bir diğer sözde bu, ama kendi olmak ile çakışıyor biraz... ama bulunduğum yeri yetersiz gördüğüm mükemmeliyetçilik diye yorumlanan ama bence bir çeşit aç gözlülük hali olan duruma çok güzel bir öğüt!.
  • Kitap hakkında yazarın bir açıklaması ise şöyle; '' Doğruluğu gösterme iddiasında olmayan, yalnızca doğruluğun önemini hatırlatmaya çalışan bir kitap...
Sanırım bunlardan sonra kitap hakkında daha fazla söze gerek yok... Yalnız kitap bittikten sonra kafamda beliren düşünce ise şöyle: Mutlu mu olmalı, yoksa başarılı mı? Yoksa hepsini boşverip umutlu mu olmalı? Hatta bu konuda bir karara sahip olmak gerekli mi? Açıkça ortada olduğu gibi neden insan oldum demek gibi bir soru bu... Bu konuda ilahi bir sonuç çıkmayacağını beni tanıyanlar bilirler... Ancak kitaptan herkesin farklı öğütler çıkaracağını düşünüyorum. Herkes kendince kafasındaki açıklıklara bir cevap bulacak örnekler göreceğini düşünüyorum. Kendini birer birer kahramanların yerine koyarak karşımızdaki insanlardan neler beklediğimizi ve ne kadar haklı-haksız olduğumuzu ölçmemize yarayacağını düşünüyorum...

Özetle şiddetle tavsiye ediyorum...
Tunç
ountc[adımı yazıyorum birde joker var iyi mi? :D]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayın Başlığı: Herkese Duyurun :P

Başlık yazıyla çok alakalı değil, Blogger'ın Başlık açıklama yazısıyla biraz laf ebeliği... Gelelim konuya; Bir video ve düşündürdükler...